“Işık karanlıkta,
Karanlık ışıkta doğdu.
Ve ışık bizleri zamanın dalgalarıyla evrene taşıdı.
Kim, ne ve nerede olursan ol, ışık her dem seninledir.
Tüm limanlardan sonra ulaşacağın en son menzil, asıl evindir.”
Lale’nin omuzlarına binen ağır sorumluluk sadece kendi geçmişini ve geleceğini aydınlatması adına taşıması gereken bir yük değildi. Onun umut ve umutsuzluk arasında yapacağı tercih, milyarlarca insanın yaşamını da etkileyecekti. Tam 526.431 yıl önce alınan yanlış bir karar, 29 yaşındaki bu genç kadının alın çizgilerinde insanoğlunun kutlu yolculuğunu belirleyecekti.
Binlerce yılı kapsayan destansı macerasıyla insanlığın sınırlarını ve uygarlığın gidişatını sorgulatan bir bilim kurgu romanı olan “Göklerden Gelen Umut” bizleri 2177 yılına götüren ve ardından 24 bin yıl sürecek bir yolculuğa çıkaran Döngü Üçlemesi’nin ilk kitabı.
Bu kitapta sürükleyici bir maceraya eşlik ederken, bizi insan yapan değerlerin sınırlarına, geliştirdiğimiz medeniyetin en yüce ve en aşağılık yönlerine, vicdani farkındalığını eyleme döken cesur insanların hikâyelerine de tanıklık edeceksiniz.
Bu romandaki tüm olaylar yaşandı, yaşanıyor ve yaşanacak; az önce veya az sonra.